—
Allâhümme inneke ta’lemü sırrî ve alâniyyetî fekbel me’ziratî ve ta’lemü hâcetî fe-e’tınî sü’lî ve ta’lemü mâ fî nefsî fağfirlî zünûbî Allâhümme innî es’elüke îmânen yubâşiru kalbî ve yakînen sâdikan hattâ e’leme ennehû len yusîbenî illâ mâ ketebtehû aleyye ver-rıdâ bimâ kassemtehû lî yâ zel-celâli vel-ikrâm.
Anlamı: Allah’ım! Gizli ve aşikare her halimi bilirsin, istediğimi de bilirsin, sen dileğimi yerine getir. Gönlümden geçeni de bilirsin, beni mağfiret eyle. Allah’ım, başıma gelen her musibetin senin mukadderatınla olduğunu bildirecek ve taksimatına razı gösterecek sağlam bir imana beni sahip kıl ve gerçek bir yakîni kalbime yerleştir, ey ululuk ve kerem sahibi Allah’ım.
Böyle dua ettikten sonra Allahu Teâla, Hz. Adem’e şöyle vahyetti:
“Ey Âdem, ben seni mağfiret ettim. Hatta evlatlarından kim bu dua ile bana dua ederse onu da mağfiret eder ve bütün sıkıntılarını gideririm. Onu hazine-i gaybiyemden rızıklandırır, zenginleştiririm. Kendisi istemese bile dünya kendisine teveccüh eder.”
Kaynak: Gönül İncileri (diğer bir kaynak)
—
Âişe (r.a) validemiz buyurmuştur ki; Allâhu Teâlâ Âdem (a.s)’ın tövbesini kabul etmek isteyince, Âdem (a.s) Beytullah’a gelip, etrafında 7 kere tavaf yaptı. O gün, Beytullah binâ edilmiş değildi; ancak kırmızı bir tepe gibiydi (yeri belliydi). Sonra, kalkıp iki rekat namaz kıldı ve şöyle dua etti.
“Ey Allah’ım! Şüphesiz ki, Sen benim gizli ve açık her şeyimi bilirsin; o halde özrümü kabul et. İsteğimi bilirsin; öyleyse dileğimi ver. Nefsimdekini bilirsin; benim günahlarımı bağışla.
Ey Allah’ım! Ben Senden kalbime işleyen bir imân isterim ve öyle doğru bir yakin (şüphesiz inanç) isterim ki; o sayede ben, başıma ancak senin, bana yazdığın şeylerin gelebileceğini bileyim. Ey Celal ve ikram sahibi olan Allah’ım! Senden bana taksimine rıza vermeni dilerim.”
Bunun üzerine Allahu Teâlâ ona: ” Ey Âdem! Muhakkak ki ben seni affettim. Senin zürriyetinden her kim bana gelir de, senin yaptığın şu duayı yaparsa, mutlaka ben onu mağfiret ederim, gam ve kederini kaldırırım, iki gözünün arasındaki fakirliği söker alırım, her tacirden fazla ona ticaret nasip ederim; ta ki o istemese de dünya ona boyun eğererek gelir.” diye vahyetti.
(İmam Gazâlî, İhyâ, (Zebîdî, el-İthâf: 5/71)
Ebu Bekir ibni Ebi’d-Dünya, Kitâbu’l-Yakin’de: Âdem (a.s) bu duayı yaptıkdan sonra Allâhu Teâlâ’nın kendisine şu şekilde vahyettiğini nakletmiştir.
“Ey Âdem! Senin zürriyetinden olan bu duâya devam edene, bütün istediklerini vermek, istemediklerinden kurtarmak, dünyanın emeline ve fakirliğini iki gözünün arasından çıkarıp, içini hikmetle doldurmak benim üzerime haktır.”(İthâf: 5/71)
“Allâhümme inneke ta’lemü sırrî ve alâniyyetî fekbel me’ziratî ve ta’lemü hâcetî fe-e’tınî sü’lî ve ta’lemü mâ fî nefsî fağfirlî zünûbî Allâhümme innî es’elüke îmânen yubâşiru kalbî ve yakînen sâdikan hattâ e’leme ennehû len yusîbenî illâ mâ ketebtehû aleyye ver-rıdâ bimâ kassemtehû lî yâ zel-celâli vel-ikrâm.”
Kaynak: Cübbeli Ahmet Hoca; Dualarım kitabı
Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir lenâ ve terhamnâ lenekûnenne minel hâsirîn.
Subhânekallâhümme ve bihamdik. Ve tebârakesmük. Ve teâlâ ceddük. Lâ ilâhe illâ ent. Zalemtü nefsî fağfirlî. Feinnehû lâ yağfiruzzünûbe illâ ent.
Allâhümme inneke ta’lemu sirrî ve alâniyetî feqbel ma’ziratî ve ta’lemu hâcetî fe a’tınî sü’lî ve ta’lemu mâ fî nefsî fağfirlî zünûbî. Allâhümme innî es-elüke îmânen yubâşiru qalbî ve yaqînen sâdiqan hattâ a’leme ennehû len yusîbenî illâ mâ ketebtelî verridâ bimâ qasemtelî yâ zel celâli vel ikrâm.
Cübbeli Ahmet Hoca; Dualarım kitabı
—